26 Aralık 2009 Cumartesi

Rüzgâra karşı işemek

Sonunda bir şey elde edilemeyecek bir işi boş yere götürmeye çalışmak.

İngilizcede pissing in/into the wind ([to] piss: işemek, in/into: içine/içine doğru, wind: rüzgâr), yani rüzgâra [doğru] işemek olarak karşımıza çıkıyor. Hadisenin zarfı da mazrufu da birbirinin aynısıdır.

pissing in the wind

Ya sev ya terk et

Faşist bir söylemdir. "Bulunduğun yeri ya da iletişim hâlinde olduğun kişiyi/toplumu, özellikleri ne kadar olumsuz olursa olsun, o halleriyle kabul etmek zorundasın yoksa gidersin," anlamında kullanılır. Örnek vermek gerekirse, Türkiye'deki azınlıklara, çoğunluğun söylediklerini kabul etmeleri yoksa buradan defolup gitmeleri hatırlatılır sık sık.

Faşistlik evrensel bir olgu olduğundan, bu söylem İngilizcede de kendini gösterir ve take it or leave it ([to] take: almak, it: bu/şu/o, or: ya da/yoksa, [to] leave: terk etmek) olarak karşımıza çıkar. İşaret ettiği anlam birebir aynıdır.

Take it or leave it

24 Aralık 2009 Perşembe

Arı gibi

Çok çalışmak, çok hızlı olmak anlamlarına gelen bir deyim.

Arılar, İngilizcede de çalışkan olmakla ilişkilendirilmiş: [to] be as busy as a bee (to be: olmak, busy: meşgul/yoğun, bee: arı, as....as: gibi/kadar). Arı gibi yoğun, yani arı kadar [hızlı] çalışıyor olmak anlamına geliyor. Hayvanların özelliklerini, insan özelliklerine atfetmek hemen her toplumda aynı metaforlara indirgeniyor sanki. Ne ilginç.

be as busy as a bee

Dilini kedi mi yuttu?

Bir soruya cevap vermesi ya da bir konu üzerinde fikir yürütmesi beklenen kişinin hiç konuşmaması üzerine söylenen söz.

İngilizcedeki karşılığı cat got your tongue (cat: kedi, got [to get]: almak/yakalamak, your: senin, tongue: dil). Çevrildiğinde, tam olarak Türkçedeki anlamı veriyor. Anlam olarak da biçim olarak da.

Cat got your tongue

Ağzı açık kalmak

Çok şaşırmak.

İngilizcede bu deyim, kulağı biraz ters taraftan tutularak söyleniyor, ama hem anlam olarak hem de nihai biçim olarak Türkçedekiyle aynı anlama geliyor. İngilizlerin kullandığı şekli jaw-dropping (jaw: çene, dropping: düşürücü). Bu ifadeyi çevirdiğimizde, çene düşürücü/çeneyi düşürücü gibi bir anlam çıkıyor. Hani çizgi filmlerde, çok güzel bir dişi gördüğünde erkek hayvanın gözlerinden kalpler çıkar da çenesi yere düşer ya, işte o durum. jaw-dropping girl (girl: kız) gibi kullanılabilir. Çene düşerse ne olur? Ağız açık kalır. Böyle de ilginç bir etkileşim olmuş demek ki. Ak lınyo lubir işte.

Jaw-dropping

30 Kasım 2009 Pazartesi

Köprünün altından çok sular aktı

Bir olayın üzerinden çok fazla zaman geçtiğini ve dolayısıyla durumun değiştiğini anlatan bir deyim.

İngilizcede farklı şekillerde ancak bizdekiyle aynı anlama gelecek biçimde kullanılıyor. Örneğin, a lot of water has passed/flowed/gone under the bridge/dam (a lot of: çok, water: su, to pass/flow/go: akmak/geçmek, under: alt/altında, bridge: köprü, dam: baraj). İngiliz ingilizcesinde bu deyim, geçmişte kalan, unutulan bir meseleyi ifade ederken "Water under the bridge" olarak da kullanılıyor. Ama bizim kullandığımız şekli de, yani köprüden (ya da Amerikalılarda olduğu gibi barajdan) akma metaforu da günlük dilde mevcut.

A lot of water has passed under the bridge

18 Kasım 2009 Çarşamba

Samanlıkta iğne aramak

Çok büyük bir yerde çok küçük bir şeyi aramak anlamında kullanılır (şehirde kişi aramak için de kullanılır).

İngilizcesi Needle in a haystack (needle: iğne, in: içinde, haystack: tınaz, saman balyası) şeklindedir. Birebir çevrisi Saman balyasında iğne şeklindedir. Cümle içindeki kullanım şekli aynı olmasa da birebir aynı anlamda kullanılır.

Needle in a haystack

14 Kasım 2009 Cumartesi

Yaraya tuz basmak

Bir kişinin üzüntüsünü artıracak şekilde davranmak, acısının üzerine gitmek. Türkçede yaraya tuz biber ekmek olarak da kullanılabilir.

İngilizcedeki tam karşılığı rub salt in a wound (to rub: sürtmek, salt: tuz, in: içine/içinde, wound: yara) deyimidir. Tam olarak çevirdiğimizde, yaraya tuz sürtmek anlamına gelir. Türkçedeki ile birebir aynı anlama sahiptir.

rub salt in a wound
yaraya tuz biber ekmek

Burnunu sürtmek

Karşıdaki kişinin yanlış bir davranışta bulunduğunu o kişiye belli etmek, hissettirmek, hatırlatmak, aklının başına gelmesini sağlamak.

İngilizcede (to) rub someone's nose in it (to rub: sürtmek, nose: burun, in: içine/içinde) olarak geçer. Tam olarak çevirdiğimizde, burnunu bir şeyin içine sürtmek anlamına gelir. Türkçede kullandığımız anlama, doğrudan değil ama dolaylı olarak sahiptir.

rub someone's nose in it

8 Kasım 2009 Pazar

Erken kalkan yol alır

Aslında fazlasıyla adı üstünde bir atasözü olsa da açıklayalım, bir işe erken başlayanın kazançlı çıkacağını, daha fazla işi rahatlıkla bitireceğini belirtir. Gerçek anlamıyla da kullanılır.

İngilizcesi early bird gets/catches the worm (early: erken, bird: kuş, (to) get: kapmak, catch: yakalamak, worm: kurt/solucan) şeklindedir. Erken/hızlı davranan kuş solucanı kapar olarak çevirebiliriz. Çeviri biraz farklı olsa da anlam olarak birebir aynıdır. Öncü kişilerin başarıyla ödüllendirileceği anlamında da kullanılır. Ancak bu kullanım yaygın değildir.

early bird catches the worm


31 Ekim 2009 Cumartesi

Haydan gelen huya gider

Kolay ve emek harcamadan elde edilen şeylerin aynı kolaylıkla kaybedileceğini belirten atasözüdür.

İngilizcesi Easy come easy go (easy: kolay, come: gel/mek, go: git/mek). Motamot çevirisi kolay gelen kolay gider şeklindedir. Birebir aynı anlama gelmektedir.

Easy come easy go

2 Ekim 2009 Cuma

Gülü seven dikenine katlanır

Bir şeyi isteyen birinin onun beraberinde getireceği bazı kötü şeylere de katlanmak zorunda olduğunu belirtir.

İngilizcesi There's no rose without a thorn (rose: gül, thorn: diken). Motamot çevirisi dikeni olmayan gül yoktur şeklindedir. Anlamı birebir aynıdır.

There's no rose without a thorn

1 Ekim 2009 Perşembe

Dost kara günde belli olur

Yalnızca iyi günde değil, kötü günde ve ihtiyacınız olduğunda da yanınızda olan dostunuz, sizin gerçek dostunuzdur, anlamına gelir.

İngilizcede A friend in need is a friend indeed (a: bir, friend: arkadaş, need: ihtiyaç, indeed: gerçekten) olarak geçer. Çevirirsek: İhtiyaç ânınızda yanınızda olan dost, gerçek dosttur. Aslında bu atasözünün, "insanların, sizin yardımınıza ihtiyaç duyduklarında size sanki arkadaşınızmış gibi davrandıkları" şeklinde de algılandığı söylenir.

A friend in need is a friend indeed

24 Eylül 2009 Perşembe

Göz kulak olmak

Birini/bir şeyi korumak, gözetlemek anlamında kullanılır.

İngilizcesi Keep an eye on (eye: göz, on: üzerinde, keep: tutmak/saklamak). Motamot çevirisi üzerinde göz tutmak dır. Çevirisi birebir aynı olmasa da anlamı birebir aynıdır. İngilizler kulağı fazla gerekli görmemişlerdir.

Keep an eye on

23 Eylül 2009 Çarşamba

Kuşbakışı

Yukarıdan, yüksekten aşağıya bakış anlamına gelir.

İngilizcesi Bird's-eye view (bird: kuş, eye: göz, view: bakış açısı/manzara). Motamot çevirisi kuş gözü açısı/manzarası şeklindedir. Birebir aynı anlamı taşımaktadır.

Bird's-eye view
Kuşbakışı

20 Eylül 2009 Pazar

Kuş uçuşu

İki nokta arasını düz bir çizgide aşarak alınacak mesafedir. İki nokta arasındaki en kısa yolu temsil eder.

İngilizcesi As the crow flies (crow: karga, (to) fly: uçmak). Motamot olarak Karga uçarken/karganın uçtuğu gibi şeklinde çevrilebilir. Birebir aynı anlamı taşımaktadır. Kargalar su üzerinde uçarken suya inmediklerinden ve en yakın kara parçasına direkt olarak yönlendiklerinden bu terim yaygınlaşmıştır.

As the crow flies

19 Eylül 2009 Cumartesi

Yerin kulağı var

Gizli konuşulan bir konunun, hiç beklenmedik bir biçimde başka kişilerce, hattâ gizli konunun muhatapları tarafından öğrenilebileceğini anlatır.

İngilizcesi Walls have ears (wall(s): duvar(lar), to have: sahip olmak, ear(s): kulak(lar)). Bizdeki yer, burada duvar olmuştur. Onun dışında anlamı ve sözdizimi birebir aynıdır.

Walls have ears

Top sende

Bu deyim, adım atma sırasının karşı tarafta olduğunu anlatır.

İngilizcesi, birebir aynı olmamakla birlikte, çok benzer bir durumu belirtir: The ball is in their court (ball: top, their: onlar, court: kort/saha). Top onların kortunda/sahasında, olarak çevrilebilecek bu deyim, topa vurma sırasının karşı tarafta olduğunu belirtir, yani Türkçedeki anlamla birebir aynıdır.


The ball is in their court

9 Eylül 2009 Çarşamba

Kafasını kuma gömmek

Etrafında gerçekleşen (yanlış) olayları görmezden gelmek anlamında kullanılır.

İncgilizcesi Bury (hide) one's head in sand (bury: gömmek, hide: saklamak, head: kafa, sand: kum). Birebir aynı çeviri ve anlama sahiptir.

Kitabına uygun

Bir şeyin yasalara ters düşmediğini, yasal olduğunu belirtir. Kitabına uydurmak ise yasal olmayan bir şeyi yasal gibi göstermek anlamına gelir. Karıştırılmamalıdır.

İngilizcesi By the book (book: kitap). Birebir aynı çeviri ve anlama sahiptir.

by the book

Çocuk oyuncağı

Bir işin çok kolay olduğunu belirtmek için kullanılır. Hiç K'nex oynamamış bir neslin bu atasözünü türettiği düşünülmektedir.

İngilizcesi Child's play (child: çocuk, play: oyun). Motamot çevirisi çocuk oyunu anlamına gelmektedir. Birebir aynı anlamı taşımaktadır. Piece of cake* (çeviri: kek parçası) ve Easy as pie* (çeviri: kek (yapmak) kadar kolay) da aynı anlamda kullanılır. Hiç pasta yapmamış kişilerce türetildiği düşünülmektedir.

Dilini kedi/fare mi yuttu?

Bir kişiye neden konuşmadığını sormanın farklı bir yoludur. Alaycı veya sinirli bir tonda kullanılır.

İngilizcesi Cat got your tongue? (cat: kedi, got: almak/kapmak, your: senin, tongue: dil). Dilini kedi mi kaptı/aldı olarak çevrilir ve birebir aynı anlamda kullanılır.

cat got someone's tongue

İtalyanca: il gatto ti ha mangiato la lingua? (*)
Rusça: язык проглотил? (*)

7 Eylül 2009 Pazartesi

Eve ekmek götürmek

Geçinmek anlamında kullanılır.

İngilizcede de geçinmek anlamıyla, Bring home the bacon (to bring: getirmek, home: ev, bacon: bir çeşit pastırma) deyimi kullanılır. Bizdeki temel gıda maddesi ekmek, burada, onların temel gıda maddesi pastırmaya dönüşmüştür.

Bring home the bacon

Köprüleri atmak/yıkmak

Bir işten vazgeçmek veya geri dönme imkânı kalmayacak biçimde kesin bir davranışta bulunmak. Yolları kapatmak, olarak da kullanılabilir.

Burn (one's) bridges (to burn: yakmak, bridge(s): köprü(ler)), bu deyimin İngilizce karşılığı. Anlamı da Türkçedeki deyimin aynısı.

Burn (one's) bridges

3 Eylül 2009 Perşembe

Camcı dükkânına girmiş fil

Çok hassas bir konu üzerinde beceriksizce konuşan veya bu konuyla ilgili olarak sallapati ve duyarsız davranan kişiler için kullanılır. Bir fil, hassas bir malzeme olan camın satıldığı dükkâna girdiğinde dükkânın hâli nice olursa, hassas bir konuyla ilgili olarak dikkatsiz ve gamsız davranan kişiler de, o konuyu o hâle getirirler. Güzide TDK, bu deyime sözlüğünde yer açmamış ancak Google'da aratırsanız, bu deyimin kullanıldığı çok güncel başlıkları görebilirsiniz.

İngilizce söylenişi Bull in a China shop'tur (bull: boğa, China shop: çanak çömleğin, Çin porseleninin satıldığı mağaza). Birebir aynı anlama işaret eder ancak armut-elma değişimine benzer bir şekilde fil-boğa farklılığı görülür.

Bull in a china shop

Dereyi geçerken at değiştirilmez

Bu deyim, yapılan bir işin ortasında, o işin yapılma yönteminin veya o işe dahil olan kişilerin değiştirilmemesi gerektiğini ifade eder. Bu durum, zorluk yaratacağı gibi tehlikeli de olabilir.

İngilizce karşılığı Change horses in midstream (to change: değiştirmek, horse(s): at(lar), midstream: akıntının ortası). Türkçedeki deyimle aynı anlama geliyor.

Change horses in midstream

Ne ekersen onu biçersin

İki anlamda kullanılmaktadır; Birincisi nasıl davranırsan öyle karşılık görürsün anlamına gelir, diğeri ise "iyilik yap iyilik bul, kötülük yap kötülük bul" benzeri bir anlam taşımaktadır. Geçmişte veya günümüzdeki davranışlarımızın ileride olacakları etkilediğini belirtir.

İngilizce You reap what you sow (you: sen, reap: biçmek/kesmek, sow: ekim yapmak). Birebir aynı çeviri ve anlama sahiptir. What comes around goes around da aynı anlama sahiptir.

You reap what you sow

2 Eylül 2009 Çarşamba

Fırtına öncesi sessizlik

Büyük bir değişimden önceki sakin dönemi niteler. Bu sakinlik durağan ya da devinimli olabilir.

İngilizce (the) Calm before the storm (calm: sakin, before: önce, storm: fırtına). Motamot çevirisi fırtına öncesindeki sakinlik şeklindedir. Birebir aynı anlamı taşımaktadır.

the calm before the storm

İtalyanca: La quiete prima della tempesta (*

1 Eylül 2009 Salı

Çürük elma

İyilerin arasında yer alan kötü kişiler için kullanılır. Hattâ bu kötü kişiler, iyileri de kötüleştirme kapasitesine sahiptir.

İngilizcedeki karşılığı olan Bad/Rotten Apple (bad: kötü, rotten: çürük, apple: elma), bizdekiyle aynı anlama sahiptir.

Bad/Rotten apple

31 Ağustos 2009 Pazartesi

Ateş olmayan yerden duman çıkmaz

Gerçekliğin olmadığı yerden dedikoduların da gelmeyeceğini belirten bir atasözüdür. Birtakım ufak belirtilerin daha büyük bir şeye işaret edebileceği anlamına da gelir ancak bu ikinci tanım pek yaygın bir kullanıma sahip değildir.

İngilizce Where there's smoke, there's fire (smoke: duman, fire: ateş). Motamot çevirisi Duman olan yerde ateş de vardır şeklindedir. Birebir aynı anlamı taşımaktadır.

Ateş olmayan yerden duman çıkmaz
Where there's smoke, there's fire

28 Ağustos 2009 Cuma

Asla asla deme

Asla asla deme, asla asla deme demektir. Her şeyin olası olduğunu vurgular.

İngilizcesi Never say never (never: asla, say: söylemek/demek). Birebir aynı çeviri ve anlama sahiptir.

Bir taşla iki kuş

Bir taşla iki kuş vurmak, bir davranışla birden fazla amaca ulaşmak demektir. Deyimin fiziksel olarak gerçekleşmesi zordur.

İngilizcesi (to) Kill two birds with one stone (kill: öldür, two: ikiwith: birlikte, one: bir, stone: taş). Motamot çevirisi bir taşla iki kuş öldürmek şeklindedir. Şiddet eğilimleri sezilebilir.

Bir taşla iki kuş
Kill two birds with one stone

Mandarin: 一石二鸟 (*)

Tahtaya vur

 Bu tanımın güncellenmiş hali burada.

Tahtaya vurmak batıl bir inançtır. Eylemin kendisinin kötü şansı uzaklaştırdığına inanılır. Nazar değmesin anlamında da kullanılır.

İngilizcesi Knock on wood (knock:vurmak, wood: tahta) "Tahtaya vur" (motamot: tahtanın üstüne vur) olarak çevrilebilir ve birebir aynı anlama gelir. Touch wood (touch: dokunmak, tahtaya dokun) da aynı anlama gelmektedir.

Knock on wood
Touch wood

27 Ağustos 2009 Perşembe

Sen benim sırtımı kaşı, ben de senin sırtını kaşıyayım

Bu deyim, iki kişi arasında faydacı bir ilişkinin yürütüldüğünü anlatmak için kullanılır. Çıkar ilişkisinin bir yansımasıdır. Bir kişinin diğerine iyilik yapması için, kendine de iyilik yapılması gerektiği şartını örtük olarak içerir.

İngilizcedeki karşılığı da tıpatıp aynıdır: You scratch my back and I'll scratch yours (you: sen, scratch: kaşımak, my: benim, back: arka, sırt, geri, and: ve, I: ben, yours: seninki).

You scratch my back and I'll scratch yours

Yolun sonu

Aslında ölüm anlamına geliyor ancak bütün yolların denendiği ve artık denenecek hiçbir seçeneğin kalmadığı durumları ifade etmekte de kullanılıyor.

Deyimin İngilizcesi de hem anlam olarak hem kuruluş olarak Türkçedekiyle benzer: The end of the road/line (end: son, road: yol line: hat, çizgi).

The end of the road/line

26 Ağustos 2009 Çarşamba

İstisnalar kaideyi bozmaz

Yapılan genellemeler ve koyulan kurallar, oluşan istisnai durumlardan etkilenmez, bağlayıcılığını korur, anlamına geliyor. Bu aslında bir atasözü veya deyim değil. Söz öbeği demek de ne kadar doğru bilmiyorum ama İngilizcedeki hâliyle karşılaştırdığımızda buraya dahil etmem gerektiğini düşünüyorum.

Bu sözün İngilizce karşılığı (gibi görünen karşılığı) The exception proves the rule (exception: istisna, to prove: kanıtlamak, rule: kural). İstisnalar kuralın varlığını kanıtlar, gibi bir anlama denk geliyor ama durum biraz açıklama gerektiriyor. Bu deyim, İngilizcede pek çok anlamı ifade ediyor. Bizim kullandığımız sözle aynı anlama gelen anlamının yanı sıra, istisna olarak ortaya çıkan bir durumun, aslında özde bir kuraldan kaynaklandığını anlatmak için de kullanılıyor. Örneğin, "Pazar günleri alışveriş merkezlerinin parkları ücretsiz" gibi "istisnai" bir ifade, diğer günlerde parkın ücretli olduğu "kuralını" dolaylı olarak vermiş oluyor.

The exception proves the rule

Kuzu postuna bürünmek

Bu deyimin içinde aslında eksik olan bir öğe var, o da kurt. Onu da eklediğimizde deyim, tehlikeli ve zararlı bir kişinin, öyle olmadığını göstermek için, tehlikesiz ve zararsız biri gibi davranması anlamına geliyor.

İngilizcedeki karşılığında, bizde kayıp olan kurt da deyime dahil edilmiş. Wolf in sheep's clothing (wolf: kurt, sheep: koyun, clothing: giysi). Çevirisi de anlamı da bizim deyimimizle aynı.

Kuzu postuna bürünmek
Wolf in sheep's clothing

Vakit nakittir

Genelde zamanın kıymetli olduğunu ve boşa harcanmaması gerektiğini vurgulamak için kullanılır. İşe daha erken başlamanın daha fazla para getireceği durumlarda gerçek anlamıyla da kullanılır.

İngilizcesi Time is money (time: zaman, money: para). Motamot çevirisi zaman paradır olan bu atasözü birebir aynı anlamda kullanılır.

Time is money

Aşkın gözü kördür

Âşık insanın pek çok saçma davranışta bulunabileceğini, herkese bariz olan bazı şeyleri (özellikle de âşık olduğu kişinin kusurlarını) görmeyebileceğini veya görmezden gelebileceğini belirtir. Aynı zamanda toplumsal normlara göre çirkin kabul edilen insanlarla birlikte olan insanlar için de kullanılır. 

İngilizcesi Love is Blind (love: aşk, blind: kör). Motamot çevirisi aşk kördür şeklindedir (gözden başka organın kor olamayacağını fark etmiş olmalılar). Birebir aynı anlamı taşımaktadır.



Love is blind

25 Ağustos 2009 Salı

Ağlamayan çocuğa meme vermezler

Hakkını aramayan, amacı uğruna yorulmayan hiç kimse istediğini elde edemez anlamına geliyor. Bir atasözü olduğu için, metaforik anlatımının yanı sıra birebir anlamını da doğru kabul edebiliriz. Meme, bir bebeğe ancak ağladığı zaman verilir.

İngilizcedeki karşılığı A closed mouth catches no flies (close: kapalı, mouth: ağız, catch: yakalamak, flies: sinekler). Atasözü, Ağzı kapalı olan sinek yakalayamaz, olarak Türkçeleştirilebilir. İnsanı örnek gösteren bizim atasözümüzün aksine, sanırım bu deyişin hikâyesi, insandan çok kurbağalarla ilgili.

Ağlamayan çocuğa meme vermezler
A closed mouth catches no flies

Avucunun içi gibi bilmek

Bir işi veya bir yeri tüm ayrıntılarıyla bilmek anlamına geliyor.

İngilizcedeki karşılığı ise bizim deyimimizin neredeyse tam zıttı: Know like the back of hand (to know: bilmek, like: gibi, back: ters, arka, hand: el). Türkçe çevirisi, Elinin tersi gibi bilmek. Bizde avuç olan, onlarda elinin tersi olmuş. İşaret ettikleri anlam elbette aynı.

Avucunun içi gibi bilmek
Know like the back of hand

Tüm yollar Roma'ya

Yapılan işlemin veya gidilen yolun elde edilecekleri veya varılacak hedefleri değiştirmeyeceğini belirtir.

İngilizcesi All roads lead to Rome (all: tüm, road: yol, lead to: götürmek). Birebir aynı anlama gelmektedir.

All roads lead to Rome

Elma ile Armut

Elmalarla armutları karıştırmak veya elmayla armutu karıştırmak şeklinde kullanılır. Birbiriyle alakasız ve bağlantısız, hiç karşılaştırılmayacak kavramların, kişilerin, nesnelerin karşılaştırılmaması gerektiğini belirtir. Sapla samanı karıştırmak şeklinde de kullanılır.

İngilizcesi Apples and oranges (apple: elma, and: ve, orange: portakal). Birebir aynı anlamı taşımakla beraber, portakal bizde yine armuttur. Türk Atalarının armut düşkünlüğü ilgi çekmektedir.

Apples and oranges

Armut dibine düşer

Çocukların temel bazı huylarını ailelerinden aldıklarına belirtir. Zaman zaman yakın arkadaşlar, dostlar veya akrabalar için de kullanılır. TDK ise tamamen farklı bir anlam veriyor: bir kimse önce yakınlarına yararlı olur.

İngilizcesi (The) Apple doesn't fall far from the tree (apple: elma, fall: düşmek, far: uzak, from: -den, -dan, tree: ağaç). Motamot çevirirsek, Elma ağaçtan fazla uzağa düşmez. Yani Elma dibine düşermiş. Armut olmuş Elma, ancak anlam değişmemiş.

Armut dibine düşer
Armut dalının dibine düşer

Almanca: Der apfel fallt nicht weit vom stamm (Elma ağacın yakınına düşer)

Havlayan köpek ısırmaz

Karşımızdaki kişinin tüm saldırganlığına karşın fiziksel bir eylemde bulunmayacağı anlamına gelir.

İngilizce karşılığı All bark and no bite (all: tüm, bark: havlamak, and: ve, no: hayır, bite: ısırmak). Motamot çevrilirse, hep havlar, hiç ısırmaz anlamına gelir. Aynı anlamı taşımasa da  (his/her) bark is worse than his/their bite da benzer bir anlam taşımaktadır. "Isırığı havlaması kadar kötü değil" anlamına gelir.

Havlayan köpek ısırmaz
All bark and no bite

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Çıplak Gözle

"Herhangi yardımcı bir araç kullanmadan, sadece insanın kendi gözüyle seçebildiği" uzaklık veya büyüklük kavramları için kullanılan bir söz öbeğidir.

İngilizce karşılığı With the naked eye (with: beraber, naked: çıplak, eye: göz). Çevirisi, Türkçesi ile birebir aynı anlama gelmektedir.

With the naked eye

Ölüm kalım meselesi

Yapılmak isteneni, her ne olursa olsun, tüm sonuçlarına katlanarak yapmak anlamına gelen bu deyim, aynı zamanda sözcüklerinin çağrıştırdığı gibi ölmemek için ve kalmak (yaşamak) için mücadele etmek anlamına da geliyor. Ya herrü ya merrü deyimi de bunun bir başka türevidir.

İngilizce karşılığı Matter of life and death (matter: mesele, life: hayat, and: ve, death: ölüm). Çevirisi, Türkçe deyimin hemen hemen aynısıdır. Motamot olarak çevirirsek, Hayat ve ölüm meselesi, olur ve bizim deyimimizle aynı anlama sahiptir.

Ölüm kalım meselesi
Matter of life and death

Günleri sayılı olmak

Ölmek üzere olan kişileri tanımlamak için kullanılan bu deyim, aynı zamanda bir işin sonuna gelindiğini belirtmek için de kullanılabilir. TDK'ya göre söylersek, 1) ölümü yakın olmak; 2) bir yerde kalmak için ancak birkaç günü bulunmak.

İngilizcedeki karşılığı One’s days are numbered [one: kişi, day(s): gün(ler), number(ed): sayı(lı)]. Türkçe çevirisi, bizim deyimimizle tıpatıp aynı. Anlamları da aynı.

Günleri sayılı olmak
(some)One's days are numbered

Ali'nin külâhı Veli'ye, Veli'nin külâhı Ali'ye

Bu deyimin tam hâli, Ali’nin kulâhını Veli’ye, Veli’nin külâhını Ali’ye giydirmek. Açıklaması da, birinden aldığını öbürüne, bir başkasından aldığını da ona vererek işini yürütmek. Borcu borçla kapatmak da diyebiliriz. Bu deyimin, yalnızca borç ve parayla ilgili durumlara gönderme yaptığını düşünmek bana göre deyime haksızlık olur. Çok daha başka durumlar için de kullanılabilir.

Bu deyimin İngilizcedeki karşılığı Rob Peter to pay Paul (to rob: soymak, to pay: ödemek). Kabaca çevirirsek, Peter'a olan borcunu ödemek için Paul'u soymak anlamına geliyor. Peter ve Paul, Ali ve Veli'nin kültürel karşılıkları olarak karşımıza çıkıyor. Bu atasözü aynı zamanda, bir sorunu çözerken başka bir sorunu ortaya çıkarmak anlamında da kullanılabiliyor.


Ali’nin kulâhını Veli’ye, Veli’nin külâhını Ali’ye giydirmek
Rob Peter to pay Paul

18 Ağustos 2009 Salı

Havlu atmak

Antrenörlerin, boksörlerinin maçı kaybetmeye başladığını anladıklarında artık boksu bitirme amacıyla ring kenarından ringin ortasına havlu fırlatmaları, zamanla başarısızlığı kabul edip mücadeleyi terk etme anlamını kazanmış.

Bu durum İngilizcede de aynı şekilde ifade ediliyor: to throw in the towel (to throw: atmak fırlatmak, towel: havlu). http://www.phrases.org.uk sitesinin verdiği bilgiye göre aslında bu atasözünün ilk kullanım şekli to throw in the sponge imiş, yani süngeri fırlatmak. Boksu bitirme amacıyla, havlu değil de boksörü ıslatmak için kullanılan sünger fırlatılırmış. Zamanla nasıl olduysa sünger, yerini havluya bırakmış.

Havlu atmak
To throw in the towel

Sitenin Amacı

Bu blogun amacı, ağırlıklı (ve belki de çoğunluklu) olarak, İngilizce ve Türkçede yer alan; aynı hassas noktaya işaret eden benzer temalı, hem aynı hem de farklı biçimde söylenmiş atasözleri, deyimleri ve söz öbeklerini aktarmaktır. Kültürlerin ve halkların birliğine ve kardeşliğine, uzaktan ve dolaylı da olsa bir destektir.

Eşleştirmeler resmi kurumlar tarafından değil, bu işi merak ve ilgilerinden dolayı yapan kişiler tarafından yapılmaktadır. Hata veya eksikliklerin olması kaçınılmazdır. Bunları bize bildirmekten çekinmeyin. Ayrıca site katkı koymak isteyen herkese açıktır. Bulduğunuz yeni eşlemeleri veya eklemek istediğiniz başka bir dildeki çeviriyi de bizimle paylaşmaktan çekinmeyin. Temelde sadece İngilizce ve Türkçe olsa da, bulabildiğimiz diğer dilleri de eklemeye çalışıyoruz. Sizden de destek bekliyoruz.