28 Kasım 2010 Pazar

Alman usulü

Herkesin kendi hesabını ödediği bir lokanta/kafe âdeti.

İngilizlerde ise buna şöyle deniyor: Dutch treat (Dutch: Hollandalı, treat: ısmarlama/davranmak [burada yazılamayacak kadar çok anlamı var]). Anlam birebir aynı, tek farkı ise, biz bu yükü Almanlara yıkarken, İngilizler Hollandalılara yıkmış.

Dutch treat

Hamiş: Egem'e çok çok teşekkürler. Kendisi bu ulvi benzerliği nereden bulduğunu açıklarken şöyle diyor: "Yemek ısıtırken cnbc-e'de başlayan despırıt hausvayfs'ta müçemmel bir ekspreşın duydum."

26 Kasım 2010 Cuma

Ne pahasına olursa olsun

Bir amaca ulaşmak için, sonuçları ne olursa olsun her türlü zorluğu göze almak anlamına gelir

İngilizcedeki kardeşlerim bu deyimi şöyle kullanıyorlar: at all costs (at: -de/-da, all: her/tüm, cost: maliyet/eder/paha). Birebir çevirirsek "tüm maliyetlerde" gibi saçma sapan bir karşılığa denk geliyor, ancak İngilizce düşünme mekanizmasını harekete geçirdiğinizde, bizim deyimimizle aynı algı noktasına hitap ettiğini fark ediyorsunuz. Ben size İngilizce düşünemezsiniz demedim.

at all costs

(Bu da mı gol değil The Dude ve tehlikeli fasulye? Ha, bu da mı gol değil?)

23 Kasım 2010 Salı

Çocuktan al haberi

Çocukların; saflıklarıyla yetişkinlerin kurallı dünyalarından ayrıldıklarını ve kemiksiz doğruyu göz önüne serebilen bakış açılarını anlatan ifade.

Bu seferki karşılığımız Latinceden geliyor: ex ore parvulorum veritas (ex: -den/dan, ore [os]: ağız, parvulus: küçük çocuk / parvulorum: çocukların, veritas: gerçek). Birebir olarak çevirdiğinizde, "gerçek küçük çocukların ağzından çıkar" oluyor.

ex ore parvulorum veritas

Hamiş: Eski Çağ Tarihi yüksek lisans sahibi Selen'e çok teşekkürler. Bizi yalnız bırakmadı. In vino veritas!

22 Kasım 2010 Pazartesi

Aynı bokun laciverdi

Farklı bir şey söylüyormuş gibi davranıp aslında aynı şeyi başka sözcüklerle ifade eden kişiler ya da iki farklı yöntemin aynı sonuca götürdüğü durumlar için kullanılır.

İngilizcedeki karşılığı da aslında ilginç. Birkaç farklı şekilde kullanılabiliyor: same shit different day / same shit different smell / same shit different setting ya da same shit different asshole (same: aynı, shit: bok, different: farklı/başka, day: gün / smell: koku / setting: yer/mekân / asshole: göt deliği). Sırayla çevirirsek eğer, aynı bok başka gün / aynı bok farklı koku / aynı bok farklı mekân / aynı bok farklı göt. Anlam olarak aslında her biri aynı değil. Biz, kişiler ya da olaylar söz konusu olduğunda, her durum için aynı bokun laciverdi diyebiliyoruz, ama onlar farklı deyim kullanıyorlar. Örneğin, bir olay için same shit different day denirken, bir kişi hakkında konuşurken same shit different asshole deniyor.

same shit different ...

Hamiş: Bu boklu güzel bilgi için Sinem'e teşekkürler. Katkılarını her zaman bekliyoruz.

Son gülen iyi güler

Bir işin sonunu görmeden sevinmemek gerektiğini belirten bu veciz sözde, ancak işin sonunda başarı sağlanmışsa sevinmenin kişinin selameti açısından daha iyi olacağı vurgulanır. Evet.
Ve evet, öhöm, blogun İngilizce dışındaki ilk eşleştirmesi geliyor:

ride bene chi ride l'ultimo (ridere: gülmek, bene: iyi, chi: her kimse, ultimo: son, nihai).
Ama illa İngilizcesi de olsun isterseniz, hemen efenim, buyursunlar:

the one who laughs last laughs best
Hemen çarpanlarına ayıralım:
(to) laugh: gülmek, last: son, en sonunda, best: en iyi (şekilde)
Birebir anlam, birebir kullanım! Ak lınyo lubirdir a dostlar, aklınyolubirdir!

ride bene chi ride l'ultimo

the one who laughs last laughs best

19 Kasım 2010 Cuma

Çürük yumurta

Güvenilmez, kötü insanları tanımlamak için kullanılır.

İngilizcede de buna karşılık bir şey var: bad egg (bad: kötü, egg: yumurta). Aynı anlamda kullanılıyor, hiç merak etmeyin. Yumurta her yerde yumurta.

bad egg

Not: Bu deyimi bize ileten Perçem'e çok teşekkürler. İlk misafir deyimimizi almış olduk. Sağ olsun.

Gaza Geliyoruz, Geldik!

Hiçbir şey yokken, belli bir dürtüyle âniden işe koyulmak anlamına gelir.

İngilizce karşılığını bilmiyoruz. Amacımız da onu yazmak değil zaten. Biz şey, artık daha aktif olmaya karar verdik. Artık haftada en 1-2 tane deyim gönderebiliriz sanıyoruz. Takip etmek isterseniz birer de sosyal ağ hesabı açtık:

Twitter (twitter: aynı zaten değişmiyor, hıhı evet)

Görüşürüz.
Ali ve The Dude

Not: Özellikle İngilizce dışındaki dillerde katkı yapmak isterseniz çok memnun oluruz. İngilizceye de kapımız açık tabii.

Pamuk ipliğiyle bağlı olmak

Her ne kadar pamuk ipliğini sert bir ip olarak bilsem de (olmaya da bilir tabii, bilen biri bizi aydınlatsın) bir şeye pamuk ipliğiyle bağlı olmak deyimi, TDK Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü'ne göre  "pamuk ipliğiyle bağlanmak *" demekmiş. Kaynak olarak bu sözlüğü neden kullanmadığımı anlayabilmişsinizdir. Kendilerini bu yaratıcı açıklamalarından dolayı tebrik ettikten sonra gerçek anlamını sorgularsak, bir şeye (genelde hayata) ucu ucuna, her an kopabilecek bir şekilde bağlı olmak, tehlike altında olmak anlamında kullanılır.

Deyimin İngilizce karşılığı biraz daha belirsiz, iplik türünü belirtmekten kaçınmışlar ki benim gibi şüpheciler merakta kalmasın: Hang by a thread (hang:  asmak/burada asılı olmak, bytarafından, (a) thread: (bir/tek) ip). İplikle bağlı olmak gibi bir anlamı var, pamuk dışında birebir aynı anlama gelir.

Şimdi de pamuk gibi çocuk var mı diye bakmaya gidiyorum.

hang by a thread

Pişmiş aşa su katmak

Planlanan, hesaplanan ve yolunda giden bir işi bozmak, çomak sokmak.

Cevriye, pişmiş aşa su kattı.
-Refik Halit Karay (Tam TDK olalım)

İngilizcedeki karşılığı ise biraz zorlamayla aynı anlama çekilebiliyor: pour cold water on something (pour: dökmek, cold: soğuk, water: su, on: üzerine, something: bir şey). Tam Türkçe karşılığı, bir şey üzerine soğuk su dökmek. Anlamı da birebir aynı. Tek farklılık, biz bir de işin içine pişmiş aş katıyoruz. O kadar kadı kızı olur. Kusur.

pour cold water on

Sonum olacak

Bir işin ya da bir kişinin, insanı sıktığını, yorduğunu ve çok zorladığını belirtmek için kullanılır. "Bu iş benim sonum olacak" ya da "Bu kız benim sonum olacak."

İngilizcedeki karşılığı birebir değil, ama anlam itibariyle aynı: will be the death of (will: gelecek zaman eki, be: olmak, death: ölüm, of: -nin/-nın eki). Burada, "ölümüm olacak" deniyor, bizse "sonum olacak" diyoruz. Her son bir başlangıç değil midir?

will be the death of