31 Ağustos 2009 Pazartesi

Ateş olmayan yerden duman çıkmaz

Gerçekliğin olmadığı yerden dedikoduların da gelmeyeceğini belirten bir atasözüdür. Birtakım ufak belirtilerin daha büyük bir şeye işaret edebileceği anlamına da gelir ancak bu ikinci tanım pek yaygın bir kullanıma sahip değildir.

İngilizce Where there's smoke, there's fire (smoke: duman, fire: ateş). Motamot çevirisi Duman olan yerde ateş de vardır şeklindedir. Birebir aynı anlamı taşımaktadır.

Ateş olmayan yerden duman çıkmaz
Where there's smoke, there's fire

28 Ağustos 2009 Cuma

Asla asla deme

Asla asla deme, asla asla deme demektir. Her şeyin olası olduğunu vurgular.

İngilizcesi Never say never (never: asla, say: söylemek/demek). Birebir aynı çeviri ve anlama sahiptir.

Bir taşla iki kuş

Bir taşla iki kuş vurmak, bir davranışla birden fazla amaca ulaşmak demektir. Deyimin fiziksel olarak gerçekleşmesi zordur.

İngilizcesi (to) Kill two birds with one stone (kill: öldür, two: ikiwith: birlikte, one: bir, stone: taş). Motamot çevirisi bir taşla iki kuş öldürmek şeklindedir. Şiddet eğilimleri sezilebilir.

Bir taşla iki kuş
Kill two birds with one stone

Mandarin: 一石二鸟 (*)

Tahtaya vur

 Bu tanımın güncellenmiş hali burada.

Tahtaya vurmak batıl bir inançtır. Eylemin kendisinin kötü şansı uzaklaştırdığına inanılır. Nazar değmesin anlamında da kullanılır.

İngilizcesi Knock on wood (knock:vurmak, wood: tahta) "Tahtaya vur" (motamot: tahtanın üstüne vur) olarak çevrilebilir ve birebir aynı anlama gelir. Touch wood (touch: dokunmak, tahtaya dokun) da aynı anlama gelmektedir.

Knock on wood
Touch wood

27 Ağustos 2009 Perşembe

Sen benim sırtımı kaşı, ben de senin sırtını kaşıyayım

Bu deyim, iki kişi arasında faydacı bir ilişkinin yürütüldüğünü anlatmak için kullanılır. Çıkar ilişkisinin bir yansımasıdır. Bir kişinin diğerine iyilik yapması için, kendine de iyilik yapılması gerektiği şartını örtük olarak içerir.

İngilizcedeki karşılığı da tıpatıp aynıdır: You scratch my back and I'll scratch yours (you: sen, scratch: kaşımak, my: benim, back: arka, sırt, geri, and: ve, I: ben, yours: seninki).

You scratch my back and I'll scratch yours

Yolun sonu

Aslında ölüm anlamına geliyor ancak bütün yolların denendiği ve artık denenecek hiçbir seçeneğin kalmadığı durumları ifade etmekte de kullanılıyor.

Deyimin İngilizcesi de hem anlam olarak hem kuruluş olarak Türkçedekiyle benzer: The end of the road/line (end: son, road: yol line: hat, çizgi).

The end of the road/line

26 Ağustos 2009 Çarşamba

İstisnalar kaideyi bozmaz

Yapılan genellemeler ve koyulan kurallar, oluşan istisnai durumlardan etkilenmez, bağlayıcılığını korur, anlamına geliyor. Bu aslında bir atasözü veya deyim değil. Söz öbeği demek de ne kadar doğru bilmiyorum ama İngilizcedeki hâliyle karşılaştırdığımızda buraya dahil etmem gerektiğini düşünüyorum.

Bu sözün İngilizce karşılığı (gibi görünen karşılığı) The exception proves the rule (exception: istisna, to prove: kanıtlamak, rule: kural). İstisnalar kuralın varlığını kanıtlar, gibi bir anlama denk geliyor ama durum biraz açıklama gerektiriyor. Bu deyim, İngilizcede pek çok anlamı ifade ediyor. Bizim kullandığımız sözle aynı anlama gelen anlamının yanı sıra, istisna olarak ortaya çıkan bir durumun, aslında özde bir kuraldan kaynaklandığını anlatmak için de kullanılıyor. Örneğin, "Pazar günleri alışveriş merkezlerinin parkları ücretsiz" gibi "istisnai" bir ifade, diğer günlerde parkın ücretli olduğu "kuralını" dolaylı olarak vermiş oluyor.

The exception proves the rule

Kuzu postuna bürünmek

Bu deyimin içinde aslında eksik olan bir öğe var, o da kurt. Onu da eklediğimizde deyim, tehlikeli ve zararlı bir kişinin, öyle olmadığını göstermek için, tehlikesiz ve zararsız biri gibi davranması anlamına geliyor.

İngilizcedeki karşılığında, bizde kayıp olan kurt da deyime dahil edilmiş. Wolf in sheep's clothing (wolf: kurt, sheep: koyun, clothing: giysi). Çevirisi de anlamı da bizim deyimimizle aynı.

Kuzu postuna bürünmek
Wolf in sheep's clothing

Vakit nakittir

Genelde zamanın kıymetli olduğunu ve boşa harcanmaması gerektiğini vurgulamak için kullanılır. İşe daha erken başlamanın daha fazla para getireceği durumlarda gerçek anlamıyla da kullanılır.

İngilizcesi Time is money (time: zaman, money: para). Motamot çevirisi zaman paradır olan bu atasözü birebir aynı anlamda kullanılır.

Time is money

Aşkın gözü kördür

Âşık insanın pek çok saçma davranışta bulunabileceğini, herkese bariz olan bazı şeyleri (özellikle de âşık olduğu kişinin kusurlarını) görmeyebileceğini veya görmezden gelebileceğini belirtir. Aynı zamanda toplumsal normlara göre çirkin kabul edilen insanlarla birlikte olan insanlar için de kullanılır. 

İngilizcesi Love is Blind (love: aşk, blind: kör). Motamot çevirisi aşk kördür şeklindedir (gözden başka organın kor olamayacağını fark etmiş olmalılar). Birebir aynı anlamı taşımaktadır.



Love is blind

25 Ağustos 2009 Salı

Ağlamayan çocuğa meme vermezler

Hakkını aramayan, amacı uğruna yorulmayan hiç kimse istediğini elde edemez anlamına geliyor. Bir atasözü olduğu için, metaforik anlatımının yanı sıra birebir anlamını da doğru kabul edebiliriz. Meme, bir bebeğe ancak ağladığı zaman verilir.

İngilizcedeki karşılığı A closed mouth catches no flies (close: kapalı, mouth: ağız, catch: yakalamak, flies: sinekler). Atasözü, Ağzı kapalı olan sinek yakalayamaz, olarak Türkçeleştirilebilir. İnsanı örnek gösteren bizim atasözümüzün aksine, sanırım bu deyişin hikâyesi, insandan çok kurbağalarla ilgili.

Ağlamayan çocuğa meme vermezler
A closed mouth catches no flies

Avucunun içi gibi bilmek

Bir işi veya bir yeri tüm ayrıntılarıyla bilmek anlamına geliyor.

İngilizcedeki karşılığı ise bizim deyimimizin neredeyse tam zıttı: Know like the back of hand (to know: bilmek, like: gibi, back: ters, arka, hand: el). Türkçe çevirisi, Elinin tersi gibi bilmek. Bizde avuç olan, onlarda elinin tersi olmuş. İşaret ettikleri anlam elbette aynı.

Avucunun içi gibi bilmek
Know like the back of hand

Tüm yollar Roma'ya

Yapılan işlemin veya gidilen yolun elde edilecekleri veya varılacak hedefleri değiştirmeyeceğini belirtir.

İngilizcesi All roads lead to Rome (all: tüm, road: yol, lead to: götürmek). Birebir aynı anlama gelmektedir.

All roads lead to Rome

Elma ile Armut

Elmalarla armutları karıştırmak veya elmayla armutu karıştırmak şeklinde kullanılır. Birbiriyle alakasız ve bağlantısız, hiç karşılaştırılmayacak kavramların, kişilerin, nesnelerin karşılaştırılmaması gerektiğini belirtir. Sapla samanı karıştırmak şeklinde de kullanılır.

İngilizcesi Apples and oranges (apple: elma, and: ve, orange: portakal). Birebir aynı anlamı taşımakla beraber, portakal bizde yine armuttur. Türk Atalarının armut düşkünlüğü ilgi çekmektedir.

Apples and oranges

Armut dibine düşer

Çocukların temel bazı huylarını ailelerinden aldıklarına belirtir. Zaman zaman yakın arkadaşlar, dostlar veya akrabalar için de kullanılır. TDK ise tamamen farklı bir anlam veriyor: bir kimse önce yakınlarına yararlı olur.

İngilizcesi (The) Apple doesn't fall far from the tree (apple: elma, fall: düşmek, far: uzak, from: -den, -dan, tree: ağaç). Motamot çevirirsek, Elma ağaçtan fazla uzağa düşmez. Yani Elma dibine düşermiş. Armut olmuş Elma, ancak anlam değişmemiş.

Armut dibine düşer
Armut dalının dibine düşer

Almanca: Der apfel fallt nicht weit vom stamm (Elma ağacın yakınına düşer)

Havlayan köpek ısırmaz

Karşımızdaki kişinin tüm saldırganlığına karşın fiziksel bir eylemde bulunmayacağı anlamına gelir.

İngilizce karşılığı All bark and no bite (all: tüm, bark: havlamak, and: ve, no: hayır, bite: ısırmak). Motamot çevrilirse, hep havlar, hiç ısırmaz anlamına gelir. Aynı anlamı taşımasa da  (his/her) bark is worse than his/their bite da benzer bir anlam taşımaktadır. "Isırığı havlaması kadar kötü değil" anlamına gelir.

Havlayan köpek ısırmaz
All bark and no bite

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Çıplak Gözle

"Herhangi yardımcı bir araç kullanmadan, sadece insanın kendi gözüyle seçebildiği" uzaklık veya büyüklük kavramları için kullanılan bir söz öbeğidir.

İngilizce karşılığı With the naked eye (with: beraber, naked: çıplak, eye: göz). Çevirisi, Türkçesi ile birebir aynı anlama gelmektedir.

With the naked eye

Ölüm kalım meselesi

Yapılmak isteneni, her ne olursa olsun, tüm sonuçlarına katlanarak yapmak anlamına gelen bu deyim, aynı zamanda sözcüklerinin çağrıştırdığı gibi ölmemek için ve kalmak (yaşamak) için mücadele etmek anlamına da geliyor. Ya herrü ya merrü deyimi de bunun bir başka türevidir.

İngilizce karşılığı Matter of life and death (matter: mesele, life: hayat, and: ve, death: ölüm). Çevirisi, Türkçe deyimin hemen hemen aynısıdır. Motamot olarak çevirirsek, Hayat ve ölüm meselesi, olur ve bizim deyimimizle aynı anlama sahiptir.

Ölüm kalım meselesi
Matter of life and death

Günleri sayılı olmak

Ölmek üzere olan kişileri tanımlamak için kullanılan bu deyim, aynı zamanda bir işin sonuna gelindiğini belirtmek için de kullanılabilir. TDK'ya göre söylersek, 1) ölümü yakın olmak; 2) bir yerde kalmak için ancak birkaç günü bulunmak.

İngilizcedeki karşılığı One’s days are numbered [one: kişi, day(s): gün(ler), number(ed): sayı(lı)]. Türkçe çevirisi, bizim deyimimizle tıpatıp aynı. Anlamları da aynı.

Günleri sayılı olmak
(some)One's days are numbered

Ali'nin külâhı Veli'ye, Veli'nin külâhı Ali'ye

Bu deyimin tam hâli, Ali’nin kulâhını Veli’ye, Veli’nin külâhını Ali’ye giydirmek. Açıklaması da, birinden aldığını öbürüne, bir başkasından aldığını da ona vererek işini yürütmek. Borcu borçla kapatmak da diyebiliriz. Bu deyimin, yalnızca borç ve parayla ilgili durumlara gönderme yaptığını düşünmek bana göre deyime haksızlık olur. Çok daha başka durumlar için de kullanılabilir.

Bu deyimin İngilizcedeki karşılığı Rob Peter to pay Paul (to rob: soymak, to pay: ödemek). Kabaca çevirirsek, Peter'a olan borcunu ödemek için Paul'u soymak anlamına geliyor. Peter ve Paul, Ali ve Veli'nin kültürel karşılıkları olarak karşımıza çıkıyor. Bu atasözü aynı zamanda, bir sorunu çözerken başka bir sorunu ortaya çıkarmak anlamında da kullanılabiliyor.


Ali’nin kulâhını Veli’ye, Veli’nin külâhını Ali’ye giydirmek
Rob Peter to pay Paul

18 Ağustos 2009 Salı

Havlu atmak

Antrenörlerin, boksörlerinin maçı kaybetmeye başladığını anladıklarında artık boksu bitirme amacıyla ring kenarından ringin ortasına havlu fırlatmaları, zamanla başarısızlığı kabul edip mücadeleyi terk etme anlamını kazanmış.

Bu durum İngilizcede de aynı şekilde ifade ediliyor: to throw in the towel (to throw: atmak fırlatmak, towel: havlu). http://www.phrases.org.uk sitesinin verdiği bilgiye göre aslında bu atasözünün ilk kullanım şekli to throw in the sponge imiş, yani süngeri fırlatmak. Boksu bitirme amacıyla, havlu değil de boksörü ıslatmak için kullanılan sünger fırlatılırmış. Zamanla nasıl olduysa sünger, yerini havluya bırakmış.

Havlu atmak
To throw in the towel

Sitenin Amacı

Bu blogun amacı, ağırlıklı (ve belki de çoğunluklu) olarak, İngilizce ve Türkçede yer alan; aynı hassas noktaya işaret eden benzer temalı, hem aynı hem de farklı biçimde söylenmiş atasözleri, deyimleri ve söz öbeklerini aktarmaktır. Kültürlerin ve halkların birliğine ve kardeşliğine, uzaktan ve dolaylı da olsa bir destektir.

Eşleştirmeler resmi kurumlar tarafından değil, bu işi merak ve ilgilerinden dolayı yapan kişiler tarafından yapılmaktadır. Hata veya eksikliklerin olması kaçınılmazdır. Bunları bize bildirmekten çekinmeyin. Ayrıca site katkı koymak isteyen herkese açıktır. Bulduğunuz yeni eşlemeleri veya eklemek istediğiniz başka bir dildeki çeviriyi de bizimle paylaşmaktan çekinmeyin. Temelde sadece İngilizce ve Türkçe olsa da, bulabildiğimiz diğer dilleri de eklemeye çalışıyoruz. Sizden de destek bekliyoruz.